Dünya’da ve ülkemizde bilişim sektörünün en çok ihtiyaç duyduğu kadro şüphesiz ki tekniker kadrosudur. Bunun nedeni bu kadrodaki insanların kendilerini en çekirdekten yetişerek bir mühendis kadar bilgili olabilmelerinden kaynaklanıyor.
Bu ara kadro yeri geliyor projelerin bel kemiği, yeri geliyor işin denetlemecisi, yeri geliyor mühendisin/yöneticinin sahaya uzanan eli oluyor. Bu nedenle çok önemli olan teknikerler bilişim sektöründe hep aranan ve istenen kişiler oluyorlar.
Peki teknikerleri, teknisyenlerden ayıran noktalar nelerdir? Aslında ülkemizde ve dünyada pek bir fark yokmuş gibi davranılıyor ama en temel fark teknikerlerin 2 yıllık üniversite eğitimi alması ve bu nedenle daha donanımlı olmasınıdır. Bunun yanı sıra mühendislere daha yakın çalıştıkları için yönetim becerisinide edinmektedirler. Lise ve üniversite dönemlerinde yapılan stajlarda ek olarak deneyim sahibi olmalarına neden oluyor. Kendini her anlamda geliştirmiş ve teknikerden ve mühendisten daha bilgili kişileri bu kriterlerden tenzih ederim. Onlar her ünvana sahip kişilerdir ve işlerini hakkıyla yaparlar. Ben sadece teknik olarak farklardan bahsediyorum.
Peki dünyada ve ülkemizde teknikerlerin genel eksiklikleri nelerdir?
En başta ingilizce noksanlığı. Emin olun bu sadece ülkemizde yok. Bir çok gelişmekte olan ülkede durum aynı. İşin can alıcı kısmını yapan teknikerler işi başka kişilere anlatmakta ingilizce nedeniyle zorlanıyorlar hatta anlatamıyorlar. Bu noktada yönetici veya mühendis devreye giriyor ve teknikerin yaptığı işi aktarıyor. Proje süreçlerinde de durum aynı başka ülkede başlatılan projeler teknikere genel olarak yönetici veya mühendis tarafından aktarılıyor. Bu da projelerdeki hazırlık ve iletişim sürelerini arttırıyor. Oysa ki ingilizce olan proje toplantılarına teknikerde girip soru sorabilse veya fikir beyan edebilse proje süreci çok daha hızlı ve verimli geçecektir. Bu eksikliğin en temel nedeni ülkelerdeki ingilizce eğitim yapısı, teknikerin sadece teknik işler için olduğu düşüncesi ve kişinin kendini geliştirme arzusunun olmaması. Aslında en önemlisi en son yazdığımdır. Genel olarak tekniker kendini daha fazla geliştirmek istemez ve bu konuda kendini sorumlu hissetmez. Ama öyle değildir. Teknik elemanın ingilizce bilmesi hem kariyer yolunda yürümesini sağlayacaktır hemde daha iyi işler bulma şansını arttıracaktır. Bu nedenle ingilizce önemlidir. Sektörde yeni olan arkadaşlar herzaman bu konuda kendilerini geliştirmelerini istemişimdir. Örnekler vermişimdir. Dünya’da ön güzel örnek bu konuda Hindistan’dır. Her sektörde varlar ama dünya genelinde bilişim sektöründeki teknikerlerin bir çoğu Hindistanlıdır.
Eksiklikler arasında ikinci konu kurs, seminer ve sertifika yoksunluğu. Bir çok tekniker sadece üniversitede gördüğü eğimin üzerine deneyimlerini ekleyerek inşa eder bilgi birikimini.Dışardan bir eğitim alma yönetimi pek tercih edilmez. Burada yine kişin kendini geliştirme isteiğinin olmaması en önemli neden. Çok işim var vakit ayıramam denir ama kesinlikle vakit ayrılmalıdır. Birde seminerlere genelde yöneticiler ve mühendisler davat edilir. Teknikerleri davet edildiği seminerler çok nadirdir. Direkt olarak teknikerelere verilen seminerlerin arttırılması gerekdiğini düşünüyorum. Bu hem teknikerlere vizyon hemde şirketlere katma değer katacaktır.
Diğer bir konu ise çekingenlik, benim işim değilcilik ve herşeyi yöneticiye bırakma dürtüsü.
Artık bir çok şirket içe dönük kişileri işe almak istemiyor. Bu nedenle teknikerin kendini kolay ve cesurca ifade etmesi gerekiyor. Benim işim değil demek sadece kolaycılık oluyor. İşin mutfağına girmek, her yönü ile yüzleşmek yeri geldiğinde yöneticiler ile fikir müzakeri yapmak şart. Çekingen olmak iletişim kurmamakla aynı sayılır. Sorun varsa veya soruna bir çözüm varsa cesurca söylenmeli ve gerekiyorsa fikirler savunulmalıdır.
Konfor alanında çıkamamak. Bir çok tekniker yaptığı işi standartize etmek ister. Bunu başaran kimseler yeni projelerde veya değişikliklerde sorun olmaya veya değişikliğe direnmeye mayilldirler. Bilişim sektörünün en temek taşını unutmuşlardır. Değişim bu sektörde hiç bitmez. Ya değişimin bir parçası olacaksın yada dışarıda kalacaksın. Bu adeta sektörsel bir kuraldır. Konfor alanının bozulmaması için bahaneler üretmek yerine değişimi yönetmek akıllıca olacaktır. Konfor alanı sadece çalışma ortamı için geçerli değildir. İş yeri içinde geçerlidir. Yaptığı işe alışmış ve tabiri caizse ne uzanan ne kısalan kişilerin en büyük sorunudur. Kendini geliştirmek, yeni şeyler öğrenmek veya kariyer yapmak istemezler bu nedenle bulundukları organizasyonu terk etmek istemezler. Oysa ki kaflarını uzatıp dışarı bir baksalar nasıl bir deniziçinde olduklarını ve tek kurumun içinde bulundukları olmadığını göreceklerdir. Ama maalesef Türk kültüründen kaynaklanıyor sanırım biz konfor alanımızı bozup cesurca adımlar atamıyoruz. Genel olarak iş değiştirme zorunda kalınca mecburen konfor alanımızı bozuyoruz.
Benim uzun zamandır gördüğüm, kişilerden analiz ettiğim ve size aktarabileceğim artılar eksiler bunlar. Umarım sizlere teknikerler hakkında ufakta olsa fikir vermişimdir. Sektörde yani olan arkadaşların bunları okumasını ve kendilerini buna göre değerlendirmelerini isterim.
Aşağıya bir kaç fotoğraf bırakıyorum. Bunlar benim sada teknik destek verdiğim zamanlardan. Eski mutlu günlerden.







